Hakkımda

-Kendimi bildim bileli yazıyorum, özellikle lise ve üniversite yıllarımda yazdım.-

Yazar, Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi / Mutfak Bölümü mezunudur. Lise öğrenimi boyunca iki kez sıralı yıllarda Turizm ve Otelcilik alanında staj yapmıştır. Bir dönem dershaneye gittikten sonra ÖSS denen sınav sisteminin azizliğine de uğrayarak Kocaeli Üniversitesi / Mutfak Yönetimi bölümüne girmiştir ve üniversite yıllarında da staj’ını Mutfak Departmanında yapmıştır. Daha sonra sektörde belli bir dönem çeşitli yerlerde çalışmış ve erkenden jübilesini yapmıştır. Sektör'ün kendi içindeki çelişkilerine ve çekilmez monotonluğuna yenik düşen yazar, şuanda KPSS ile Devlet Memuru olmaya çalışmaktadır. Devlet memuru olsa da olmasa da kendine ait bir restoranı açmayı niyet edinmiştir.

Yazar, genelde yemeği yemekten ziyade tadına bakmayı seviyor. Farklı tatları seviyor lakin domuz eti ve ürünlerine karşı.  Anne ile arasında sürekli olarak bir çatışma mevcuttur. Anne daha çok geleneksel yiyecekleri tercih ederken oğlunun geleneksel yiyecekleri modernize etmesini şiddetle eleştirmektedir. Bazen anneden iyi bir not almakla beraber annenin çok sert eleştirel hışmına da uğramaktadır. Annenin eleştirel tavrına doğrusal bir açıdan baktığımızda yazarın kendini geliştirmesine vesile olacak bir etkidir.

Baba ile arasında yemek konusunda herhangi bir çatışma olmamakla beraber, babanın makarna yapsan da yesek ısrarlarıyla karşılaşmaktadır.

Yazar, uzun yıllar restoran işletmeciliği yapmış bir ailenin çocuğudur. Çocukluk yıllarında babasının restoranında çalışmış ve -döke saça- çeşitli yiyecekler üzerinde ilk deneme çalışmalarını yapmıştır.

Bir anı:

2002 senesinde üniversite stajını yapmak için Side’ye giden yazarımız, Staj yapacağı otele girdiğinde İtalyan bir şef tarafından karşılandı. Usta ile selamlaştıktan sonra ayaküstü kısa bir süre staj konusunda küçük detaylar konuşuldu ve akşam yemeği için ustanın şahsının sunum yaptığı mutfağa davet edildi. Akşam saat 19.00 gibi otelin ana mutfağından bağımsız À la carte mutfağa (Ustanın sunum yaptığı mutfak) gitti ve mutfağın dış cephesinde bulunan bar sandalyelerinden birine oturarak sohbet etmeye başladı. Usta sohbetten 15 dakika sonra, ocakta fokur, fokur kaynayan sos tavasını yazarımızın önündeki -bar desk-ine koyarak yazarımızdan sosun içeriğinde neler olduğunu saymasını istedi.

Tabi bir şaşkınlık var o an.
Usta: - Evet, söyle ne var?
Ben: - Bir kaşık alsam.
Usta: Hm, sen usta değil misin?
Ben: Şey yy (?) galiba.
Usta: Parmağını sok ve bunun içeriğinde neler var? söyle.
Ben: Sıcak ama.
Usta: Bir şey olmaz. (Usta, stajyerin parmağından tutar ve parmağını sosun içine sokar) Söyle bakalım şimdi ne var.
Ben: O var, bu var, şu var, ondan da var, bundan da var… (12 çeşit aromadan 8 tanesini tespit ediyorum.)
Usta: Olacak, olacak.

Ertesi gün ustanın yanında staj’ıma başlıyorum.

Ve son olarak,

-Bazen insan pencereden dışarıyı değil de, pencerenin dışından içeriyi seyretmeli.
Kişi, katı-sert olan duruş ve durumundan muhakkak bir nebze kurtulmak zorunda, eğer bunu başaramıyorsa, sonuç şu: “öfke bir yüktür. Hayat sürekli kızgın yaşanmayacak kadar da kısadır”

Ne zaman öfkelendim ve bunaldım diğer tüm düşüncelerden. İşte o zaman dedim ki kendime; “her şey olacağına varacak, kurtul öfkenden ve mücadelene devam et.”

Ama önce kabul edemediğin hakikate 99 kere yaklaşacaksın, 100 değil 99.-

Yazar, olabildiğince aldığı eğitimini-deneyimini ve genel konular üzerindeki fikirlerini takipçileriyle paylaşmak niyetindedir.


Yazarı Twitter'da takip et: 

ShareThis

  © Mutfak Zili by mutfakzili.blogspot.com 2009

Back to TOP